5 Aralık 2008 Cuma

MİSAFİRHANE

03 KASIM 2008 PAZARTESI

Geçen size tohumun ölümünü anlatmıştım.Tohum için son ama gül için bir başlangıçtır.Gül'ün açığa çıkması için tohumun ölmesi ve içindekileri dışarı çıkarması gerekir.
''Muhakkak ki ondan geldik ve ona döndürüleceğiz''
İnsan biryere misafirlige gitse ne kadarda rahat etse '' ille de kendi evim ''der, kendi evinde daha rahat eder SENİN GİDECEĞİN YER KENDİ EVİN
Bu dünya misafirhanesini kendi evin zannetme, sen evinden uzaktasın . Okadar dünya misafirhanesini benimsemişsin ki kendi evini unuttun ama emin ol,kendi evinde daha rahat edeceksin .Misafir olduğunu unutma, misafir gibi davran ev sahipliği yapmanın manası yok, birgün misafirhaneden ayrılmak zorunda kalırsın; Rahatsız olursun.
Sen çolugunun çocuğunun ve bütün sevdiklerinin sahibi degilsin onların hizmetkarısın. onların asıl sahibi gelse deseki''artık hizmetin bitti'' senin sadece şunu düşünmen gerekir acaba bukadar lutufkar birine karşı hizmetimi iyi yapabildimmi.
Hizmetcisi olduğun dünya misafirhanesini sahiplenirsen ayrılmak okadar zor olur emaneti sahibine devret ve bu yükten kurtul
ANA RAHMİNDEN ÇIKTIK PAZARA
BİR KEFEN ALDIK DÖNDÜK MEZARA

5 TEFEKKÜR VE SORULAR:

cerrah dedi ki...

misafirhane kutup'a %30 indirimli

nuralem7 dedi ki...

BİR ANNE EVLADINI HİÇ DOĞURMAYABİLİR 
ONU DOĞMUŞ,YAŞAMIŞ,ÖLMÜŞ HİSSEDİREBİLİR
EVLADINA RÜYA İLE OL ABİLECEKLERİ YAŞATABİLİR
BİR ANNE EVLADINA KIYABİLİR Mİ?
BİR ANNE EVLADINDAN AYRILABİLİR Mİ?
BU HALDE BİZE YÜZDE KAÇ İNDİRİM VAR YA CERRAH?.......:))

kutup dedi ki...

:) ben başka misafirhaneden daha uygun fiyat alldım ama cerrah :) biraz daha pazarlık edelim mi ?

şemsiye dedi ki...

''Muhakkak ki ondan geldik ve ona döndürüleceğiz''
maksat muhabbet:O ndan geldik ve O na döndürüleceksek şu an O muyuz?

nejat dedi ki...

Ne de güzel yazmış gölgem adeta O'ndan gelip O'na döndürülenlere dair;

"Sâdıklar, Allah-u Teâlâ’nın veli kulu olan mürşid-i kâmillerdir.
Bu sâdıklar üç merhaleden geçer.
Birincisi, dünyâya gelir. Fakat şu bir gerçektir ki dünyaya gönderilmeden evvel o sâdıklardandır, o sâdık olarak gelir.
İkincisi, bir rehber-i sâdık ile geldiği makamlara tekrar çıkar, Hakk’a ulaşır.
Üçüncüsü Allah-u Teâlâ onu vazifelendirmeyi murad etmişse onu o makamdan aşağıya indirir ve vazifedar yapar. Bir veli ikinci turda ne kadar çok yükselirse, üçüncü turda o kadar çok aşağıya iner, irşad ve terbiyesi de o kadar çok tesirli olur.
Allah-u Teâlâ onlarla olmayı emir buyuruyor. Çünkü o kulunun varlığını boşaltmış, kendi lütfu ile doldurmuştur. Ona kendini bildirmiş, mahlûka âit hiçbir şey olmadığını, her şeyin O’nun ve O’ndan olduğunu ona duyurmuştur. Sonra onu irşad için vazifelendirerek mânevî makamından indirmiştir. “Ben seni gönderiyorum, bildirdiklerimi bildir.” diye. Bunların muallimi Allah-u Teâlâ’dır. Başkasına o sermayeyi vermediği için, hiç kimse O’nu bilip öğretemez. Vermediği için kimse bilemez. Dolambaçlı yollardan gider. İşte bu hakikatı öğrenmek için Allah-u Teâlâ sâdıklarla beraber olmayı emrediyor. Bu sebepledir ki, onu bulamamak Hakk’ı bulamamak kadar mühim oluyor. Bu mühimliği kavrayabilmek de mühimdir."

Gölgem (Mağfiyet blog forum'dan alıntıdır)

YORUM GÖNDER

Hiç yorum yok: